Cuma

1 - Batı Anadolu'daki milli kuvvetlerin durumu (Eylül 1919) ile Yeşil Ordu kuruluş bildirgesi ve tüzüğü



Yeşil Ordu [1]; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Hükümetinin kuruluşundan sonra Ankara'da resmî olmayarak kurulmuş bir dernekti. Bu derneğin ilk kurucuları, Mustafa Kemal'in yakın ve tanınmış arkadaşları; Şeyh Servet, Muhittin Baha (Bursa), Hüsrev Sami, Eyüp Sabri, Yunus Nadi (Eskişehir) Hacı Şükrü (Diyarbakır), Reşit, Celâl (Saruhan), İbrahim Süreyya, Sırrı, Dr. Mustafa, Hakkı Behiç, Adnan, Hamdi (İzmit) idi.

Yeşil Ordu Derneğinin kuruluş amacı:

Bu derneğin kurulmasında, iki maksat güdülmüştü. Bunlardan birincisi ve açık olanı şu idi:

Birbirini takibeden kanlı ve tehlikeli durumlar, yeni inkılâp zihniyetine göre yetiştirilmemiş bir ordu ile iş görülemeyeceği kanısını uyandırmış; bunun için amaç ve gayeyi daha kolaylıkla anlayabilecek bir teşkilâta lüzum hissedilmişti.
Kurulacak böyle bir teşkilâtla, özellikle iç ayaklanmaların bastırılmasında daha etkili ve çabuk sonuç alınabilecekti. Halbuki kurucuların gaye ve maksatları yalnız bu değildi. İkinci ve gizli bir amaçları daha vardı, o da dışta İslâm memleketlerinde gizlice yeşil ordu için çalışan arkadaşlariyle bağlantı kurarak onların çalışmalarından faydalanmak; ve sınır dışındaki bu teşkilâtı Ankara'ya bağlamaktı. Bu suretle islâm memleketlerinin İslâm Sosyalist birliği sayesinde belki de Rus istilâsından kurtarılabilmesi ümit edilmişti.

Onlar, Yeşil Ordunun gizli siyasetini izlemiş olanların bir taraftan Türkiyenin bütün İslâm kitleleriyle birlikte hareket ettiklerini göstermek suretiyle dışa karşı kuvvetli tanınacaklarım sanmışlardı.

Diğer taraftan; Rusların Türkleri tutmasiyle bütün müslüman dünyasının sevgisini kazanacaklarına ve bütün Müslüman devletleriyle ayrı ayrı siyaset yapmaktan kurtulacakları için, onların hesabına kârlı bîr iş yapacağına inanıyorlar ve çabalarını bu yolda harcıyorlardı.

Yeşil Ordunun gizli ve gerçek amacını tüzüğünün şu iki maddesi daha açık anlatır:

Birinci maddede;

"Avrupalılar; Asyanın saf ve temiz ahlâk ve yalayışını emperyalist, kapitalist adı altındaki medenî el koymalar, yağmalar ve sefahat gibi türlü kötülüklerle geriletmeye ve bozmaya çalışmaktadır.

Bugün her vakitten daha çok şerefe taarruz ederek ve banş yoluyla bu toplum içine sokularak, zavallı Asya halkına tahakküme çalışmaktadırlar.

İşte; asker, tüccar ve politikacı Avrupanın bu yoldaki çalışma çabalarına karşı durarak Asya'da insanca ve ahlaklı bir geçim ve yaşayış sağlamak ve doğuda, doğunun kendisine has saf ve temiz ahlâkım korumak amacıyla çalışan düşünürlerin özel görüşle yapacakları çalışmalarla meydana getirecekleri temiz birliğe Yeşil Ordu adı verilmiştir."

denmekte ve ikinci maddede de,

"Yeşil Ordu, vurgunculuk, hırsızlık demek olan sermayeyi Tanrının kulları arasındaki ağır ve acı fakirlik yaratan her türlü mal edinmeyi, insanların saltanat, zorbalık, nüfuz ve tutum gayeleriyle birbirlerini kırmasından ve tüccar Avrupanın vurguncu ve sarraf diplomatların elinde halkın birer oyuncak, birer esir olmasını gerektirmekten başka sonuçlar vermeyen her muharebe ve askerliği nefretle karşılar ve bunlarla mücadele eder. Yeşil Ordunun bütün kademeleri ve bütün çalışmaları bir noktaya çevrilmiştir. İnsanlığın saadeti ve buna bağlanmak üzere çok samimi bir Asya halkı birliği. Yeşil Ordunun kurtuluş bayrağında şu cümleyi aynen işlenmiş bilmelidir. Asya Asyalılarındır.

Asya artık kapılarını muharebe, sermaye, vurgunculuk, sınıflar ihtiraslar fecaatlerine ebediyen kapamıştır" deniliyordu.
Görülüyor ki, tüzüğün bu ana ve temel iki maddesinde Yeşil Ordunun asıl kuruluş ve gayesi Mustafa Kemal'in bildiği düşündüğü istikametten tamamen ayrı bir mahiyet taşımaktadır.

O tarihlerde gerçekten, ayaklananların ordu mensuplarına halifenin fetvasından, padişahın askerliği affettiğinden, Ankara'daki hükümetin meşru olmadığından bahsederek, onları kolayca kandırdıkları görülmüştü.

Birçok yerlerde bir kısım ordu birliklerindeki erler, ayaklananlarla çarpışmadan silâhlarım bırakarak memleketine savuşuyorlardı. Millî Müfrezelerin, devrim amacım daha kolaylıkla anladıkları ve ayaklananların kandırmalarına kapılmadıkları görülmüştü.

İlk zamanlarda; Birinci Dünya Harbinden yorgun ve bezgin çıkan, devrim fikrine göre yetiştirilmemiş zayıf ordu kıtalariyle devrimi başarmak hususundaki güçlükler hissedilir bir derecedeydi.

Büyük Millet Meclisi Başkam Mustafa Kemal bu durumu görüyor ve biliyordu. Ancak orduyu yeni anlayışa göre şuurlu bir hale getirmenin, o günlerin şartları içinde pek güç olacağı kanısındaydı. Son günlerde Mustafa Kemal'in yaptığı uyarmaların etkisiyle istenen niteliklerde şuurlu kişilerden seçkin ve devrim için güvenilir ve dayanılır bir teşkilât yapmak fikri bazı kimselerde hâkim olmaya başlamıştı.

Birbirini yok eden, kanlı ve tehlikeli durumlar gösteren iç ayaklanmalar sırasında bu fikir ve eğilimler zamanla kuvvetlendi. Sonunda, bazı kimseler böyle bir teşkilât vücuda getirmek üzere işi ele aldılar.

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal, bir taraftan orduyu kuvvetlendirmek ve kalkındırmak çârelerine başvururken, kurulmuş bulunan millî müfrezelerden de her türlü sakıncalarına rağmen her yerde çoğunlukla faydalanmaya çalışıyordu. Fakat ciddî inzibat, kayıtsız, şartsız ve duraksamaksızın, itaat istiyen askerî görevlerin ancak düzenli bir ordu ile yapılmasının kabil olduğunu hiç bir zaman hatırdan çıkarmıyordu.

Milli müfrezelerden faydalanma, zaman kazanmak maksadına dayanabilirdi.

Şüphe yok ki, kullanılmaları zorunlu bulunan millî müfrezelerin seçkin ve anlayışlı kimselerden kurulabilmesi önemli bir sorundu.

Yeşil Ordu demeğinin ilk kurucuları arasında bulunan yakın arkadaşları, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal'e yardım maksadıyla, kendileri insiyatifi ele alarak çalışmayı uygun görmüşlerdi. Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal, arkadaşlarının iyi niyete, dayanan bu yardımını kabul ederek bu işle uzun zaman ilgilenmemişti.

Yeşil Ordu Derneği, gizli bir teşkilât olarak kurulmuş ve oldukça büyümüştü, derneğin genel sekreteri Tokat milletvekili Nazım (Eski valilerden) ve Ankara'daki idare kurulu, ciddî ve esaslı çabalar harcamışlar; basılı yönetmeliklerini ve görevli kişilerini her tarafa yollamışlardı.

Yeşil Ordu teşkilâtı ile uğraşanlar, işlerin Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal'in bilgi ve isteği dahilinde olduğunu söyledikleri için, her tarafta teşkilât büyüme ve kuvvetlenme yolundaydı. Ancak teşkilâtın çabası millî müfrezeler vücuda getirmek gibi dar sahadan çıkmış, daha çok genel gayeye yönelmişti. Sonraları teşkilâtın kurucuları içine, Çerkez Etem ve kardeşlerinin (Millet Vekillerinden Reşit, Yüzbaşı Tevfik) de gir dikleri haber alınmıştı. Bu durumda Etem müfrezelerinin bütünü âdeta Yeşil Ordunun yürütme kuvvetini teşkil edecekti

Bu sırada Mustafa Kemal'in dostu bulunan Erzurumlu Nazım Nâmi, Malatya'dan yolladığı bir mektupta, Yeşil Ordu teşkilâtını memnuniyet verici bir şekilde geliştirmeye çalıştığım bildirmişti.

Bundan başka Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa'nın 1 ocak 1921'de Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği yazıda [2] izinli veya görevle giden bazı milletvekilleri tarafından Yeşil Orduya ait bildiri ve yönetmeliklerin öteye beriye dağıtıldığı bildirildikten sonra "millet için elde edilmesi istenen mutlu amaca ulaşılmasını arzu ettiğini ve bunun için milletçe toplumsal ve idari yeniliğe doğru gidilmesi lüzumuna inanmış olduğunu ancak bu gibi devrimlerin doğurabileceği ihtilâl ve dağılmaların toplumun terbiye seviyesiyle aksi orantılı olduğu; bu bakımdan etkisinin bizde çok büyük olacağını, memleketimizin önemli parçalarını işgal eden bir dış düşman karşısında bulunduğu bir sırada şimdiki durumumuzun böyle bir sarsıntıya dayanamayacağının tabiî olduğu, yavaş yavaş düzelme yolunu tutmak zorunda bulunduğumuzu; onun için bu gibi propagandaların halen zararlı ve bazı yabancı elemanların telkinleri eseri olarak kabul edilebileceği" bildirilmişti. Bu yazı Genelkurmay Başkanlığı tarafından Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmişti.

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal, bu haberler üzerine uyarılmış oldu. Bu gizli derneğin nitelik ve gidişi hakkında incelemelerde bulunmaya başladı, Sonunda, bu derneğin zararlı bir yönde olduğu kanısına vararak hemen kaldırılmasına karar verdi. Arkadaşlarına uyandırıcı ve inandırıcı sözlerle bu konudaki düşünce ve görüşünü açıkladı. Bir konuşma sırasında Hakkı Behiç, derneğin kaldırılması hakkındaki isteğin uygulanamayacağını söylüyor. Büyük Millet Meclisi Başkam Mustafa Kemal ise, kaldırılması fikrinde direniyordu.

...

Olaylar gösteriyordu ki, Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal bu gizli derneğin yasak edilmesine çalıştığı halde kesin olarak muvaffak olamamıştı. Dernek başında olanların bir kısım (Çerkez Etem ve kardeşleri Reşit ve Tevfik), çabalarını tabiî olarak bu defada tamamen aleyhte olacak bir şekilde yürüteceklerdi. Nitekim, bundan sonra gelişen olaylar bu düşünceyi doğrulamıştı.

Yeşil Ordunun ve Kuvvei Seyyare adı alan Çerkez Etem Müfrezesinin lehinde yapılmakta olan propaganda, her tarafta, hattâ Büyük Millet Meclisi içinde gittikçe arttı. Bu müfrezeyi muntazam askerî kuvvetlere tercih ve orduyu tenkit edenler bile çıktı. Etem ve kardeşleri her tarafta bir nevi nüfuz kurmaya ve hüviyet kazanmaya başladılar.

Mustafa Kemal'in zorlaması karşısında Yeşil Ordu Derneği faaliyetini durdurmuştu. Fakat derneğin genel sekreteri Tokat Milletvekili Nazım ve arkadaşları, Karahisar Milletvekili Şükrü, Veteriner Salih, Affan, Ziynetullah (Bursa), Şeyh Servet ve daha başkaları çabalarını bu kez de başka yönden kullanmaya başlamışlar ve bazı yabancıların da yardımı ile "Halk İştirakiyun Komünist Fırkası”nı kurmuşlardı.

Bunlardan başka, Büyük Millet Meclisinde çok önemli bir olay meydana gelmişti. Yapılan bir seçimle Tokat Milletvekili Nazım, 1920 eylül başlarında Meclis tarafından az bir farkla İçişleri Bakanı seçilmişti.

Bu çok kritik ve tehlike gösteren durum karşısında Mustafa Kemal derhal enerjik bir kararla İçişleri Bakanını çekilme zorunda bırakmıştı. Görülüyordu ki, kurulan bu dernekler yalnız millî birliği bozmakla kalmıyor, aynı zamanda millî olmayan komünizm cereyanlarına alet oluyor ve kaynaklık ediyordu. Bunun için artık bu teşkilâtın devamına müsaade edilmemesi gerekli idi. Aksi halde, millî dâva etrafında toplanan yeni Türk Devletinin başka bir cepheden yıkılması sonucuna varılacağı bir gerçekti. Bu sebeple derneğin kesin olarak dağılmasını sağlamak gerekiyordu.

Bu konuda Büyük Millet Meclisinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonra bu fırka kurucuları ve bu işlerle yakın ve uzak ilgisi olanlar bütün belge ve delilleriyle birlikte Ankara İstiklâl Mahkemesine verilerek haklarında kanun ve adaletin gereği uygulandı.

Bu suretle Yeşil Ordu ve onun devamı olan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası gibi gaileler ortadan kaldırılmış oldu.

[1] T. C. B. M. M. Arşivi Dosya No. T-2 1 İstiklâl Mahkemesi 27, 27-4. Meclis Tutanakları, Dosya No. 13/115, 13/121, 13/123, 13/125, 13/126, 13/130, 13/139.
[2] T. B. M. M. Arşivi: T2, Dosya No. 27/2.

(TÜRK İSTİKLÂL HARBİ II not CİLT 3 ncü KISIM, sayfa 10-11-16)

Hiç yorum yok: