Cuma

12 - Çerkes Etem'e karşı yapılan harekât (4-5 Ocak 1921) ile İnönü'nün Çerkes Etem'e şifreli mektubu ve Çerkes Etem'in cevabı








ALBAY İSMET'İN ÇERKEZ ETEM'E HÜKÜMETE SIĞINMASI İÇİN YAZDIĞI ŞİFRE

(Harp
Tarihi D- Arşiv No.1/4282, Dosya No. 29.) Şifre Zata mahsustur Eskişehir 30 Aralık 336

Etem Beyefendiye

1. Garp Cephesine ve Büyük Millet Meclisine çektiğiniz telgrafname üzerine kumandadan infikâkiniz hakkında aldığım 29-12-36 tarihli emirnameyi diğer bir telgrafla resmen tebliğ ediyorum. Bu izahat üzerine Büyük Millet Meclisinin karariyle zatı âlilerine, diğer bir teklif yapılmaktadır. Bunu da ayrı bir telgrafla resmen tebliğ edeceğim.

Muhaberat artık kati ve resmi şekillerde cereyan ettiğinden hissiyat ve mütalâatı hususiyenin mevkii kalmamıştır. Bununla birlikte ve münhasıran kendiliğimden olmak üzere zatı âlilerine mütalâatı şahsiyemi iblağ etmeyi mukaddes bir arkadaşlık vazifesi addeyledim. Bu mütalâatım ikinci maddede yazılmıştır.

2. Bir buçuk aydan beri sizlere türlü türlü vesveseler ilka olunduktan maada siyaseten de herkes türlü türlü istifade etmeye yeltendi. Bu gibi ihtilâfatta ya insan büyüğünün sözüne mutavaat eder ve emniyet eder, yahut inadın neticesi mukavemet ve müsademeye müncer olursa talih de muvaffakiyet ihtimalini muvazene eyler. İnat ve mukavemet hususunda evvel emirde Ankara'da tahrikat ve tertibatı siyasiyeye çok ehemmiyet verildi. Cephede emir, kumanda, itaat ve inzibat keyfiyeti merkezi hükümette bir mesele-î siyasiye haline getirildi. Ondan sonra diğer cephelerde bulunan rüesayı milliyenin iştirakine hafi ve celi müracaat olundu. Ondan sonra ordu dahilinde propagandanın tesiratına güvenildi. En nihayet harekât-ı katiyeye girişilmesine hem hükümetin karar veremeyeceği, hem de kâfi kuvvet bulunamayacağı zan olundu. Bunlar yanlış ve muzır tedbir idi. Fakat hepimizden akıllı olan Reşit Bey bu tedabirin isabetsiz ve yanlış olduğunu takdir etmedi ve en nihayet kaleme aldığı son telgrafname ile en isabetsiz bir muameleye sevkeyledi. Kardeşler arasında kan akması bu gidişle maatteessüf gayri kabili içtinap görünüyor. Muhterem olan izzeti nefisleri vikayeten ve musaraaten arz edeyim ki, büyük mücadelelere girişmiş olan zevatta hayat korkusu mevzuu bahis olamaz. Fakat herhangi bir mübarezenin esbabı muvefakiyeti kablelvuku muvazene edilmek iktiza eder. Ordunun kurşun atmayacağı ve bazı kıtaların size iltahak edecekleri hakkında teminata itimat etmeyiniz. Oradaki kuvvetlerin hakiki miktarı malûm ve 5000 miktarında işae edildiği mesmu olmakla beraber, tenini 10000 olması mikyas ittihaz edilmiştir. Oradaki kuvvetlerin ne vasıta ve ne suretle idare edildiği talim ve terbiye ve derecei inzibatı malûm ve mücerrep olmakla beraber, Kuvayı Milliyeyi lağvetmek istediğimiz ve hatta ele geçecek rüesa ve efradın hayatı tehlikede kalacağı gibi iğfalât ile herkesin canını malını müdafaa kaygısına düşerek ciddiyetle müdafaa etmeye yemin ettirileceği ve cephane ihtiyacından daima bahsedilmiş olmasına rağmen külliyetli topçu ve piyade cephanesi bulunduğu kabul edilmiş velhasıll bu faraziyata göre en geniş ihtiyata riayet edilerek kat'i tedbirler alınmıştır. Hiç kimse size açık ve samimi bir kardeşlik yapmadı. İşte ben böyle bir hiss-i selim ile vasiyeti hülâsa ettikten sonra, Büyük Millet Meclisinin teklifi veçhile biraderlerinizle beraber emin gördüğünüz şekil ve tertiple çekilmenizi hem şerefiniz ve hayatınız için, hem kuvvei seyyare mensupları için en münasip addediyorum. Bugün başka bir çarei hal kalmamıştır Kumanda ve mücadelâtı siyasiye hayatında sırası geldiği zaman çekilmesini bilen adam memlekete az bir zamanda yeniden ifayı hizmet, infazı efkâr edecek bir duruma girer. Fakat meşru bir surette çekilmemek için bir defa müsademe talihini denemek gibi gayri meşru harekete tasaddi edilirse bunun neticesinde şerefin ve hizmet imkanının muhafazası aynı ihtimalde kalmaz. Ben hasbelvataniye burada ciddi teşebbüslere başlamakla beraber bu telgrafları kâmilen şifre ile vererek şimdilik mahrem surette bir defa şifahen görüştüğüm zaman ne kadar açık bir surette fikrimi bildirdiysem bu defa da yazı ile aynı açıklık ve samimiyetle hakikatı söylüyorum. Telgrafımın mürettep ve pazarlığa vesile addedilmemesi ve ittihaz olunan tertibatın gayri ciddi kabul buyurulması yanlış olur.

Son selâm.

Batı Cephesi Komutanı İsmet


ÇERKEZ ETEM'İN BATI CEPHESİ KOMUTANI ALBAY İSMET'İN SIĞINMA HAKKINDAKİ YAZISINA VERDİĞİ KARŞILIK
(Harp Tarihi D. Arşiv No. 1/4282, Dosya No. 29). C. 31-12-36 tarihli telgrafnameye 1. Şifreli telgrafnamenizi aldım, Mustafa Kemal Paşa'nın delâletiyle Büyük Millet Meclisinin af ve mağferetine azim teşekkür ettim. Benim çektiğim telgraf ve telgraflar tamamiyle bir hakikattir. Bü¬yük Millet Meclisinin böyle bir kararı varsa hak ve hakikatten uzak bir nankörlüktür. Meclisin durumunu bilmem. Fakat hükümetin aleyhimde tertip ettiği tuzaklara vakıf olduğum günden itibaren her türlü ihtiyata riayet ettim. Şimdiki meşgalem hadiseleri lehime olarak tarihe uydurmak için taarruzunuzu bekleyeceğim. Sonra, meşruluğunu iddia ettiğiniz durumunuz hercümerç olacak. Benim, bana saldıracağıma askerin sizin gibi nankör olacağına kani olmamakla beraber aksi halde düşünülmüştür. Onlardan birşey çıkmaz. Beni ve benim kuvvetlerimi ezebilecek, vurabilecek imkânınız varmış da bu münasebetsizliklerin vukuundan önce Uşak için teklif ettiğim taarruzu niçin kabul etmediniz. Öyle ise hain cani hep sen, hep siz. 2. Buyuruyorsunuz ki, bir buçuk aydan beri sizlere türlü türlü vesveseler ilka olunduktan maada siyaseten de herkes türlü türlü faydalanmaya yeltendi. A budala kardeş, vesveseyi meydana getiren siz değil misiniz? Vasıtanız, Topçu Müfettişi Galip değil mi?.. Bu gibi hiç bir şeyi bilmemezlikten gelerek konuşuyorsunuz. Sizin ve emsalinizin çekememezliğine kıskançlığına, şahsî ihtirasları¬nıza şahıslar değil, memleketler feda ettiğinize ve edebileceğinize bu kararlarınızdan başka ne gibi şahit ve ne gibi deliller aranabilir. Bu kadar muhteris olduğunu bildiğim sizlere karşı alacağım ve aldığım tertibatı çok görmemek lâzımdır. Fakat muhterisler tabiatiyle çok görür çok göstermeye çalışır. İlâ maşallah siz de hiç kusur etmediniz. Hepimizden akıllı olduğunu söylediğiniz Reşit Bey değilmidir ki, saflığı ile bu fırsatları verdi. Fakat ne yapayım, kardeş. Yoksa bana kalsaydı ne Mustafa Kemal Meclis Reisi olurdu ve ne de sen şimdi benim idamıma ferman okuyabilirdin ve ne de Ankara Millet Meclisi koridorlarındaki muhtelif şekillerdeki silâhlıları önce Mustafa Kemal'in diktatörlüğünü işaret edebilirlerdi 3. Bİr de izzeti nefisten bahsediyorsunuz. Koltuklarda, salonlarda bahsedilen izzeti nefis kelimelerine kıymet vermeyiniz. Çünkü aslı yoktur. Büyük mücadelelere girişmiş zevatta hayat meselesi bahis konusu olmaz buyuruyorsunuz; bu tavsiyeyi bana söylemek olduğunuzu ispat etmek için Uşak cephesine buyurmanız lâzımdır. Ordunun kurşun atmayacağını, iltihak «edeceğini kabul edersem pek hata etmiş olmam. Çünkü ne onlar sizin gibi nankör, ne de benim isyanıma kanîdirler. Kuvvetlerimizin 5000 veya 10000 olması, Mustafa Kemal'in daima Kuvvei Seyyare'yi bir iki yüz kişiden ibaret olduğunu iddia ve propagandasına karşıdır. Yekûn kuvvetimiz ister az, ister çok olsun; imanına, selâbetine şahit, Çanakkale'den Sivas'lara kadar alayları kâh tekbir kâh tehdit ile esir eden, umalı tenkil ve tedip etmiş bir kuvvettir. İki gözünü sevdiğim biçareleri! Talim ve terbiye ile 93'den beri kazandığınız en ufak bir muharebeyi gösterebilecek durumda olsanız bu iddianıza o kadar şaşmayacağım. Bize kimse kardeşlik yapmamış ve en açık bir samimî kardeşliği sizin yaptığınızı söylüyorsunuz. Teşekkür ederiz. Fakat inanılmasını müşkül görüyorum. Köprüyü geçinceye kadar eyvallah ediyorsunuz amma bilmiyorsunuz ki köprünün binde birini geçememişsinizdir. Ah fesatla melûf vatanseverler! Biçare Millet Meclisi sizin askeri sahte şöhretlerinizi müdrik değil. Binanaleyh vatanseverlik hissim şu hitapta bulunmamı emrediyor. Bana karşı emniyet bahş bir durum alınız aksi halde hakikat ve hak muvaffak olacaktır. Tarih bana az, size çok lânet edecektir.

Bakî ilk selâm...
Umum Kuvvei Seyyare K. ETEM

Hiç yorum yok: